Kapatmak için ESC tuşuna basınız.

Skolastik Düşünce: Tanımı ve Özellikleri Hakkında Tam Rehber!

Felsefi akımlar, insan beyninin düşünsel düzlemdeki gelişimini incelemek ve toplumların yaşam biçimlerini anlamlı bir zeminde değerlendirmek açısından büyük önem taşır. Teoloji karşıtı düşünceleri çürütmek adına diyalektik yöntemle argüman üretme metoduna sahip olan bu düşünce geleneği, felsefe tarihini etkilemiş en önemli yaklaşımlardan biri olarak dikkat çeker. Peki, yüzyıllar boyunca toplumlar üzerinde etkili olan skolastik düşünce hangi çağ düşüncesidir? Hangi özellikleriyle öne çıkar? Gelin, skolastik düşünceyi tüm detaylarıyla inceleyelim. 

Skolastik Düşüncenin Temel İlkeleri ve Yaklaşımı

Skolastik düşünce, temelde din olgusunu merkeze alarak inanç düsturunu akıl yoluyla desteklemeye yönelik bir felsefi yaklaşımı temsil eder. Bu yaklaşım, kilisenin toplum üzerindeki baskısının ve etkisinin yoğun olduğu Orta Çağ döneminde şekillenmiştir. Yaşamı açıklama noktasında yeni bir düşünce ortaya koymaktan ziyade, diyalektik akıl yürütme metoduyla dini öğretileri savunma amaçlı argüman üretme eğilimindedir.

Skolastik düşünce, Hıristiyan felsefesinin ilk dönemini ifade eden Patroloji’nin devamı olarak gelişmiştir. Düşünceye adını veren skolastik ifadesinin etimolojik kökeni, Latince okul felsefesi ya da okullara ait anlamına gelen “scholasticus” kelimesidir. “Skolastik” terimi, bu felsefi yaklaşımın bağlamını destekleyen bir ifadedir. Aristoteles’in eserlerinin, teolojinin ve yedi özgür sanatın okullarda öğretilmesini savunur.

800’lü yıllardan 1500’lü yıllara uzanarak geniş bir dönemde etkisini sürdüren skolastik düşünce geleneği, Aristoteles felsefesini benimser. Ünlü Yunan filozofunun eserleri, bu düşünce bağlamında tanrısal bir perspektiften ele alınarak incelenmiş ve yeniden yorumlanmıştır. Oldukça uzun bir zaman aralığında etkili olan skolastik yaklaşım, tarihsel süreç içerisinde farklı düşünürler tarafından da geliştirilmiştir.

Skolastik Düşüncenin Tarihçesi ve Kökenleri

Felsefe kümülatif olarak ilerleyen bir disiplin olduğu için skolastik düşüncenin ortaya çıkışı da kendisinden önceki düşünsel yaklaşımların bir sonucu olarak değerlendirilir. Orta Çağ Avrupa’sına hakim olan skolastik düşünce öncesinde, Platoncu bir anlayış olan patristik felsefe etkili olmuştur. 8. yüzyıla kadar sekülerizme karşı dini öğretileri savunan patroloji, ilerleyen süreçte skolastisizmle geliştirilmiştir. 

Skolastik düşünce tarih aralığı uzun bir sürece karşılık gelmesi sebebiyle üç farklı dönem altında ele alınır. Bu dönemler içerisinde farklı anlayışlarla gelişim göstererek felsefi kapsamını ve tarihsel etkisini belirlemiştir. 

Erken Dönem 

Avrupa’da 800’lü yıllarda oluşmaya başlayan ve 1200’lü yıllara kadar devam eden skolastik düşüncenin ilk dönemlerini ifade etmek için kullanılır. Bu dönemde Antik Yunan eserleri Latinceye çevrilmiştir. Dönemin ünlü isimleri arasında Yeni Platoncu bir anlayışı benimseyen Orta Çağ düşünürü Johannes Scottus Erigena ve skolastik düşüncenin babası olarak anılan Anselmus yer alır. 

Yükseliş Dönemi

Skolastik düşüncenin 1200 ve 1300 yılları arasındaki sürecini kapsar. Bu süreçte Yunan çevirilerinin ve skolastik düşüncenin öğretildiği okulların sayısı artmıştır. İbn-i Sina Aristoteles eserlerinin çevirisini yaparak Doğu toplumları ile buluşturmuştur. Albertus Magnus tarafından İslam ve Yahudi felsefesi sentezlenerek sistematik bir hâle getirilmiştir.

Geç Dönem

1300 ve 1500 arasını kapsayan genç dönemde, eski yüzyıllarda skolastik düşüncede etkili olan inancı akıl yoluyla destekleme fikri azalmıştır. Tanrının varlığının ontolojik argümanlarla kanıtlanabilir olmadığı inancı ve bilginin edinilmesinde etkili olan yöntemin deney olduğu fikri yükselmeye başlamıştır. Ockhamlı William ve Roger Bacon dönemin önemli isimlerindendir.

Skolastisizmin hakimiyetini yitirmesinin en temel sebebi kilisenin toplum üzerindeki etkisini kaybetmeye başlaması olmuştur. Aynı dönemde farklı entelektüel hareketlerle birlikte Rönesansı hazırlayan çalışmalar artmıştır. Dogmatik bir anlayışı benimseyen skolastisizm, zamanla bilimsel yöntemlerin gelişmesine katkı sağlayan çalışmalarla etkisini yitirmiştir. Matbaanın icadıyla birlikte halkın dini kitaplara, çevirilerine ve farklı kaynaklara ulaşımının yaygınlaşması da önemli olmuştur.

Skolastik Düşüncenin Din ve Felsefeyle İlişkisi

Skolastik düşünce tarihsel süreç içerisinde farklı coğrafyalarda, farklı dini inanışlar doğrultusunda gelişim göstermiş olsa da kavramsal olarak büyük ölçüde Orta Çağ Avrupa’sını işaret eder. 9. yüzyıldan Rönesans’a kadar Avrupa’yı etkisi altına alan skolastisizm, İlk Çağ ile Aydınlanma Felsefesi arasında bir nevi köprü görevi görmesi açısından son derece önemlidir. 

Modern düşüncenin gelişimiyle beraber etkisini kaybetse de günümüzde yer yer bazı grupları ve toplumları etkileyen skolastik düşünce özellikleri, din ve felsefeyle arasındaki ilişkiyi açıklayan nitelikleri şu şekilde sıralanabilir;

  • Skolastisizmin en karakteristik ve belirgin özelliği inanç konsepti etrafında gelişmiş olmasıdır. Dini öğretilerin, özellikle Orta Çağ Avrupası özelinde Hristiyan inancının, akıl yürütme metoduyla kanıtlanabilir olmasını sağlamaktır. 
  • Felsefenin eleştirel bir disiplin olmasına karşılık skolastisizm daha çok mevcut öğretileri desteklemeye yönelik çalışmalar bütününü kapsar. Uzun yıllar hakim düşünce olmasında kilisenin güçlü otoritesinin etkisi önemli olmuştur. 
  • Skolastik düşüncenin özellikle ilk dönemlerinde Antik Yunan felsefesinin ünlü iki düşünürü olan Platon ve Aristoteles eserleri, dini bağlamda incelenmiştir.
  • Özellikle Platon’dan daha büyük bir düşünür olduğu kabul edilen Aristoteles’in skolastisizm gelişiminde oldukça etkili olduğu görülür. 
  • Orta Çağ döneminde skolastik düşünce bağlamındaki çalışmaların pek çoğu Aristoteles eserlerinin çevirisi ve dinle uyumlu hâle getirilmesini kapsar. 

Skolastik Düşüncenin Modern Düşünceye Etkisi

Skolastik düşünce her ne kadar özgürlükçü düşünme ortamından uzak, karanlık bir dönemi ifade etse de modern düşüncenin gelişimine dolaylı şekilde fayda sağlamıştır. Skolastisizm ile otoriter ve dini merkezli anlayış, tarihsel süreç içerisindeki bir takım gelişmelerle bilimsel düşünceye yönelik gelişen entelektüel hareketlerin doğmasına sebep olmuştur. 

Skolastik düşünce, Hristiyanlık dinine yönelik eleştirilere karşı, dini öğretileri ve kilise doktrinlerini savunma argümanları geliştirme yöntemleri oluşturarak okullaşmanın temelini atmıştır. Okullaşma ile birlikte dinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş ve Hristiyan doktrinlerini entelektüel bir düzlemde ele almaya çalışmıştır. Argümanlar, dini öğretileri savunmak için skolastik yöntem adı verilen metot ile üretilmiştir. 

Skolastik yöntem, her ne kadar belirli sınırlar içerisinde zaten kabul edilmiş olan bir doğruyu desteklemek adına geliştirilmiş olsa da diyalektik üzerine yoğunlaşması sebebiyle tartışma kültürünün gelişmesine bir şekilde katkı sağlamıştır. Bu felsefi yaklaşımı desteklemek adına yapılan çeviri çalışmaları da pozitif bir etki olarak kabul edilir. 

Skolastik düşünce ayrıca töz kavramı ve öz ile varoluş arasındaki ayrım üzerinde durarak 

modern felsefede yeni kavramlar ve fikirlerin üretilmesine yardımcı olmuştur. Descartes, Leibniz ve Kant gibi önemli filozofların çalışmalarını etkilemiş olması açısından modern düşünceyi geliştirmiştir. 

Skolastik Düşünceyi Anlamak ve Değerlendirmek İçin Tüyolar

Skolastik düşünce nedir sorusuna kapsamlı bir cevap vermek ve bu yaklaşımı doğru bir şekilde değerlendirmek için en uygun yöntemlerden biri, onu günümüz dünyasına hakim olan modern düşünce ile beraber ele almaktır. Bu iki düşünce geleneğini birbirinden ayıran noktaları bilmek, farklı metodolojik yaklaşımların gelişimini değerlendirme şansı sunarken skolastik düşüncenin tarihsel ve entelektüel bağlamını da daha iyi anlamaya yardımcı olur.

Karanlık Çağ olarak bilinen Orta Çağ döneminde hakim olan skolastik düşünce ile aydınlanma dönemiyle karakterize olan modern düşünce arasında hem içerik hem yöntem açısından pek çok fark vardır. Skolastik düşünce ile modern düşüncenin temel farkları şu şekilde ele alınabilir;

  • Skolastisizm Orta Çağ Avrupası’nda din merkezli bir akıl yürütme biçimini yansıtırken 

modern düşünce daha çok bilimsel yöntemler ışığında gelişmiş, rasyonel bir anlayıştır.

  • Dogmatik bir yapıyı benimseyen skolastik düşünce, kilise otoritesini korumaya yönelik çalışmaları kapsarken modern düşünce eleştirel merkezlidir ve özgür düşünme üzerine kurulmuştur. 
  • Skolastisizmde ana konu din olurken modern düşüncede temel odak noktası insan olmuştur.
  • Skolastik düşüncede doğanın din ile modern düşüncede ise deney ve akıl yoluyla açıklanabilir olduğu görüşü hakimdir.
  • Modern düşüncede toplumsal hayatın dünyevi olduğu düşünülür. Skolastik düşüncede ise toplumsal hayat da dahil olmak üzere hayatın tüm unsurları dinle ilgili kabul edilmiştir. 
  • Modern düşüncede birey ön plana çıkmış ve özgürlükçü toplumların gelişimi desteklenmiştir. 
  • Modern düşünceyle birlikte hukuk, kilisenin etkisi altından çıkarak devlet tarafından belirleyici olmaya başlamıştır. 

Skolastik düşünce yüzyıllar boyunca toplumsal yaşamın her alanına sirayet etmiş olmasıyla felsefe tarihinin önemli yaklaşımlarından biri olarak kabul edilir. Skolastistisizmle beraber insanlık tarihine ışık tutan farklı disiplerinin ayrıntılarını öğrenmek için siz de pingpong University’ye üye olabilirsiniz. Buradan entelektüel bilgi birikiminize katkıda bulunacak konuların tüm detaylarına ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın